Küçük ve şirin bir köyde yeşilliklerin bol, ormanların çok olduğu bir yerde anne ile oğul yaşarmış. Küçük yaşta babası ölen bu çocuk annesini çok severmiş. Babası ona Keloğlan ismini vermiş. Keloğlan annesiyle birlikte tarlada çalışır ve boş zamanlarıyla arkadaşlarıyla oynarmış. Yine günlerden bir gün annesine yardım ettikten sonra arkadaşlarıyla oynamak için yola koyulmuş. Ormandan geçerken küçük bir çocuğun ağladığını duymuş ve yanına gitmiş. Küçük çocuk o kadar ağlıyormuş ki, gözleri kıpkırmızı olmuş. Keloğlan küçük çocuğa yaklaşıp ve sormuş: Okumaya devam et
Kibirli arı ve üzgün papatya
Sıcak bir yaz günüydü. Her yer çiçeklerle dolu ve hava mis gibi kokuyordu. Çiçek tarlasının üzerinde arı vız vız diyerek yavaş yavaş uçuyordu. Havada o kadar güzel süzülüyordu ki papatya onu hayranlıkla izledi. Uçmaktan yorulan arı papatyanın yanındaki ağaç dalına konar. Papatya, arı ile konuşmak ister ve seslenir: Okumaya devam et
Kibirli kuğular ve küçük kuş
Uzak bir ülkede bir nehir vardı. Bu nehirde çok sayıda altın kuğu yüzerdi. Bu kuğular her altı ayda bir nehre altın tüy bırakırlardı. Bu tüyleri o ülkenin kralına götürmek için askerler toplardı. Topladıkları tüyleri kral götürerek hazineye koyardı. Okumaya devam et
Küçük ayşe ve kardeşi
Ayşe kendisinin her zaman küçük bir kardeşinin olmasını hayal ederdi. Onunla oynamak, oyuncaklarını vermek, giysilerini paylaşmak ve parka girmek istiyordu. Etrafındaki kardeşi olan arkadaşlarına hayran hayran bakar ve kendisinin kardeşi olmadığı için üzülürdü. Bu konuda annesine gelerek: Okumaya devam et
Küçük kız ve çirkin cadı
Güzel bir köyde ailesiyle yaşayan şirin mi şirin, sarı saçları ve mavi gözleriyle çok sevimli küçük bir kız yaşardı. Küçük kız annesine yardım eder ve sonra kırlarda oynardı. Hep çikolatadan ve şekerden evi olması için dua ederdi. Çünkü çikolata ve şeker yemeği çok seviyordu. Her zaman babasına çikolata ve şeker almasını söyler, akşam babasını yolunu heyecanla gözlerdi. Babasının aldığı çikolata ve şekerleri yer ertesi gün yine çikolata ve şeker için dua ederdi. Okumaya devam et
Tuz Tüccarı ve Eşeğin İmtihanı
Bir zamanlar küçük bir köyde tuz tüccarı yaşardı. Bu tüccara yardım eden bir maymun ve eşek vardı. Tüccar her sabah tuzunu çuvala koyarak eşeğe yükler, yakındaki şehre satmaya götürürdü. Yine günlerden bir gün tüccar eşeğe tuzu yükledi ve şehre gitmek için yola koyuldular. Bir göletin yanından geçerken eşek yükün çok ağır olduğunu ve artık taşımakta zorlandığını söyledi. Tam o sırada eşek takılarak gölete düştü. Neyse ki eşeğe bir şey olmadı ama tuz çuvalı gölete düşerek ıslandı. Eşek ve tuz sırılsıklam oldu. Tüccar eşeği göletten çıkardı ve tuzu daha hafif olmuştui ve böylece eşiğin daha rahat taşıyabiliyordu. Okumaya devam et
Utangaç Zeynep
Zeynep annesiyle ve babasıyla yaşayan şirin mi şirin küçük bir kızdı. Zeynep’i annesi ve babası çok seviyordu. Onu her gün gezmeye götürüp, mutlu ederlerdi. Zeynep’e türlü türlü oyuncaklar alıp, onlarla oynarken mutlu olsun istiyorlardı. Ama Zeynep o kadar utangaçtı ki arkadaşlarıyla oynamıyor ve onlardan kaçıyordu. Hatta eve gelen misafirlerden dahi kaçıp, onların yanına gelmiyordu. Annesi Zeynep’in bu durumuna çok üzülüyordu. Onunla konuşup neden böyle davrandığını anlamak istiyordu. Ama Zeynep yine aynı şekilde utangaç tavırlarına devam ediyordu. Okumaya devam et
Zalim Kral ve Bilge Adam
Bilge adam ülke ülke gezer ve her ülkede insanlara yardım ederek, bilgilerini paylaşırdı. Günlerden bir gün yolda dinlemek için ormanda bir ağacın altında oturur. Bu sırada o ülkenin Zalim Kral’ı ormandan askerleriyle geçer. Bu sırada Zalim Kral ağaç altında oturan bilge adamın yanında durur ve kim olduğunu sorar. Bilge adam: Okumaya devam et
Çirkin Prenses ve Bülbül
Uzak diyarlarda, büyük bir şatoda çirkin bir prenses yaşardı. O kadar çirkindi ki görenler ondan korkardı. Bu durumuna oldukça üzülen çirkin prenses aynalara bakamaz oldu. Şatoda bütün aynaları kaldırdı. Hiçbir yerde kendi çirkinliğini gösterecek ayna, vazo bırakmadı. Her gün bu durumuna oldukça üzülen prenses saatlerce ağlardı. Yıllar önce içtiği o güzel deredeki sudan dolayı bu çirkin hale gelmişti. Güzel olmak için çok çaba aradı ama bulamadı. Bu yüzden genç yaşta çirkin olmuş ve kimse onunla evlenmek istemiyor, hatta kaçıyordu. Okumaya devam et
Açgözlü köpek
Bir şehirde iri mi iri bir köpek yaşardı. Bu köpek çok hırslı ve aç gözlüydü. Hırsı ve açgözlülüğü yüzünden birçok kez bedelini ödemek zorunda kaldı. Bu yüzden hırslı köpek kendi kendine söz verdi. Bir daha asla açgözlü ve hırslı olmayacaktı. Fakat bu sözünü uzun süre tutamadı. Yine eskisi gibi açgözlü ve hırslı bir köpek oldu. Okumaya devam et